”İnsanın en büyük düşmanı beklentidir”
Michel Eyquem de Montaigne
Özgürlük ile ilgili onlarca tanım olsa da
Hiçbirinin yolu koşulsuz özgürlüğe çıkmıyor.
Mutlaka bir yerlerde takılıyor.
Diyelim takılmadı o zaman da başka özgürlüklerin sınırını aşamıyor.
Yani mutlak özgürlük diye bir şey yok.
Ama ben meseleyi çözdüm galiba;
Mutlak özgürlüğü buldum mu ne?
Yok canım öyle çok zeki,becerikli bir adam filan değilim.Etrafta bu kadar filozof dolanırken onların yanında felsefeden çaktığımda söylemez.
Sanırım acemi şansı oldu benim ki..
Hadi çatlatmayayım sizi de söyleyeyim keşfimi.
Beklenti denilen insanı için için kemiren o mikrop var ya
İşte bence en büyük özgürlük o mikrobun bertaraf edilmiş hali
Yani;beklentisizlik.
Şöyle bir düşünün lütfen;hayatınızın kaç yılını birinden ya da birilerinden bir şeyler beklerken heba ettiniz ve beklentilerinizin gerçekleşme oranı hayal kırıklıklarınızın yüzde kaçını oluşturuyor?
Yüzde çokunu değil mi?
Seversin,o da sevsin diye beklersin,
Gidiverir bazen,dönsün diye beklersin
Okursun okuduğuna değmesini beklersin
Evlenirsin,evlendiğinin ‘o’ çıkmasını beklersin
Çocuğun olur hayırlı çıkmasını beklersin
İşe girersin amirinin gözüne girmeyi beklersin
İş kurarsın piyasaların oturmasını beklersin
Siyasete atılırsın, fark edilmeyi beklersin
Topluma girersin ,anlaşılmayı beklersin
Verilen sözlerin tutulmasını beklersin
Enflasyonun düşmesini beklersin
Beklersin de beklersin.
Beklerken bir de bakmışsın beklemenin insan hali olup çıkmışsın.
Beklentin ne ise,ona meftun olursun.
Beklemek aslında esir olmak.
Bile bile beklenin prangasına vurulmak.
Hele beklediğin menfaatse hiç şansın yok;bazen aklını kiraya vermeni gerektirir
Bazen onurunu astırır portmantosuna.
Bazen cımbız dedirtir koca koca kepçelere.
Bazen için isyan eder dilin tutsak düşer,mora mor bile diyemezsin.
Bazen de madara eder,fakına vardığında iş işten çoktan geçmiştir.
Oysa beklentisizlik…
Kızgın kumlardan serin sulara atlar gibi bir şey.
Bir anda dayatmaların hiç önemi kalmaz;elbette dayatanların da…
Hiçbir şeye ve kimseye borcun olmadığını anlayıverirsin (maddi anlamda değil tabii)
Kendine ödettiğin diyetlerde birer birer azalır yok olur gider;eyvallahsız yaşamayı öğrenirsin
Beklediğinin sen beklemeden de olma ya da olmama olasılığının fark etmediğini görürsün de yitirdiğin zamanına ağıtlar yakarsın.
Beklemediğin her şey özgürlük yolunda yoldaşın olur,kendine döner,gücünü hissedersin.
Bağımlılıkların biter,rağmenlerin devreye girer,hani facede var ya başkasının gözünden gör diye,kendini öyle görürsün.
Kimsenin aslında senin için bir şey yapma çabasında olmadığını,konjuktür gereği varmış gibi yaptığını anlarsın.
Beklentinin karşılığını taşımak zorunda da kalmazsın;belkilerinden,ya da larından,ya olmazsalarından kurtulur,varlığının farkına varırsın.
Planlar programlar yapmazsın,işin her zaman olacağına vardığını hatırlayıp,kendini gereksiz yere kasmazsın.
Hem;
Beklentisizliğin bekle diyenin ezberini bozar ki,en çok bundan keyif alırsın.
Beklentisiz olmalı derken,her şeyi bir kenara bırak su akar yolunu bulur,sen hiç bir şeyi kafana takma filan demiyorum elbette.
Dediğim beklentisizliğin korkuyu,stresi,kaygı ve endişeyi bertaraf etme gücü.
Kim bilir belki hayat sana umduklarını vermek için beklemekten vaz geçmeni bekliyordur belli mi olur?
Valla benim çözdüm dediğim bu kadarı özgürlüğün.
Bir de beklentisizliğin bir tık ötesinin müdanasızlık olduğunu çözdüm gibi
Ama ona şimdilik girmeyeyim;üzerinde çalışıyorum
Ömrüm yeter de çözersem onu da söyleyeceğim.
Şimdi diyeceksiniz ki,’’Üsküdar’da sabah oldu,senin çözdüm galiba dediğini psikologlar çoktan çözdüler birader’’
Olsun;
Ben bekleye bekleye çözdüm ya…